Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11413/9
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. İKÜ Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing Doktora Tezleri / PhD Dissertations by Author "Bellican, Cüneyt"
Now showing 1 - 1 of 1
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access Fikri hukukta manevi haklar ve manevi hakların korunması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Özel Hukuk Anabilim Dalı, 2008-06) Bellican, CüneytSöz’den sese, yazıdan görüntüye doğru ilerleyen düşünen insanın düşünce ürünlerinin pozitif hukuk kuralları tarafından korunması gerekliliği, Fikri Hukuk adı altında bağımsız bir hukuk dalının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fikri Hukuk kavramı, çatısı dar tutulabildiği kadar geniş bir çerçeveye de kavuşturulabilir. Dar anlamda Fikri Hukuk-geniş anlamda Fikri Hukuk ayrımı Fikri Hukuk korumasından yararlanacak olan kişilerden çok Fikri Hukuk kurallarını yorumlayacak olanlar tarafından dikkate alınan teorik ve didaktik bir ayrımdır. Dar anlamda Fikri Hukuk, eser sahibini merkeze alan Fikir ve Sanat Eserleri Kanununu kapsarken, geniş anlamda Fikri Hukuk bu Kanunun yanına Marka, Endüstriyel Tasarım, Patent gibi sınai alanları, hakları da koyar. Çalışmamızda Fikri Hukuk kavramına daha çok FSEK’i kapsayacak şeklinde bir anlam yüklemiş olup, bu doğrultuda Fikri Hukukta manevi hakları mercek altına alırken FSEK odaklı değerlendirmelerde bulunacağımızı belirtmek isteriz. Manevi hakların, sınai haklar bakımından bir anlam ifade edip etmediği noktasında da, yeri geldiğinde, sınai haklara ilişkin düzenlemeler eşliğinde karşılaştırmalı değerlendirmeler yapılacaktır. Fikri Hukuk’un varlığına ilişkin renkli tartışmalar, Fikri Hukukun ruhunu da; manevi hakları da konu ve hedef alır. Fikri Hukuk, günümüzde artık, “naif eser sahibinin nadide eserini” koruyan romantik eğilimli bir düzenlemeler demeti olmaktansa, makineler arasında veya önünde üretim yapan, teknoloji ve tüketim tandanslı toplumun bir üyesini, üyelerini koruma altına alan düzenlemeler sepeti haline gelmiştir şeklinde karamsar bir yorum yapılabilir. Bu yoruma bir an olsun ve/veya kısmen olsun katılmak ya da katılmayı düşünmek, ister istemez şu cümleleri davet eder: “Kim” korunmalı yerine “ne” korunmalı 2 anlayışı kökleşmeye başlamıştır sanki. “Kim”den çok “ne”ye yönelim kuşkusuz zamanın ruhunu taşıyan bir anlayıştır. Akla gelen bu ifadeleri ve iddiaları çürütmek ve/veya eser sahibinin manevi haklarına vurgu yapmak bakımından şu değerlendirme yapılabilir: Zamanında kişilik haklarından bağımsızlaşan manevi haklar, zaman içinde ve günümüzde kültür endüstrisinin içinde tamamiyle malvarlığı değeri olarak görülmek istenmektedir. Bu noktada, manevi hakların kişilik haklarından bağımsız bir kurum olmasının ifade ettiği anlam iyi kavranmalıdır. Kişilik haklarıyla manevi haklar arasındaki karşılaştırma, benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koyacak; manevi hakların kişilikten tamamen bağımsız bir değer olmadığı daha iyi anlaşılacaktır. Kimi zaman mali hakların kıskacında, kimi zaman kişilik haklarının gölgesinde kalan manevi haklar, hiç kuşkusuz, pozitif hukuk bağlamında FSEK çerçevesinde bağımsız bir kurum olmuştur. Manevi hakların bağımsızlığı, manevi hakların özellikle kişilik hakları ve mali hakların bitişiğinde konumlanmış bir yapı olduğu gerçeğini de sarsmaz. Başka bir deyişle, manevi hakları anlayabilmek için çevresinde bulunan kişilik hakları ve mali hakları da anlamak ve birlikte değerlendirme yapmak yararlı olur. Bu durumda, manevi hakları korumak bakımından onu mali haklara yaklaştırıp, bir malvarlığı değeri olmasına yol açmaktansa, kişilik haklarına yaklaştırmak daha doğru bir yol tarifi olabilir. Teknoloji, bir taraftan sunduğu imkanlarla kimi eserlerin meydana getirilmesini kolaylaştırırken ve teşvik ederken, diğer taraftan eser sahibinin haklarının daha kolay ve daha hızlı ihlal edilebileceği bir alan oluşturmaktadır. Manevi haklar da bu ihlallerden payına düşeni almaktadır. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, manevi hak kavramının eser sahibinin haklarına ilişkin teorilerdeki yeri başta olmak üzere, dar anlamda manevi hak-geniş anlamda manevi hak ayırımı üzerinde durulacak, her bir manevi hak ayrı ayrı incelenirken bu hakların sözleşmeler hukukundaki yerine dikkat çekmek amacıyla gölge yazarlık kurumu tanıtılacak ve değerlendirilecektir. Tüm bu 3 değerlendirmeler yapılırken, manevi haklar ile kişilik hakları arasındaki ilişki, benzerlikler ve farklılıklar temelinde ayrıntılı olarak sunulmaya çalışılacaktır. Bölüm, manevi hak kavramının sınai haklar bakımından ifade ettiği anlam üzerine yapılacak değerlendirmeyle son bulacaktır. İkinci bölüm, manevi hakların özelliklerinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesine yönelik bir çabadır. Bu çaba, başlıca şu soruların yanıtlanması için harcanmıştır: Manevi haklar sınırlı sayı ilkesine tabi midir? Manevi haklar, süre sınırlamasına tabi midir? Manevi hakların mirasa konu olmasından söz edilebilir mi? Manevi haklar devredilemez ve vazgeçilemez haklardan mıdır? Mali haklara ilişkin hukuki işlemler bakımından FSEK’te birçok hükme yer verilirken, manevi haklara ilişkin hukuki işlemler bakımından aynı durum sözkonusu değildir. Bu bağlamda manevi haklara ilişkin hukuki işlemler, tabi olduğu sınırlamalarla birlikte ele alınacaktır. Son bölümde ise, manevi hak ihlallerinin sonuçları ele alınacaktır. Manevi hak ihlalinden sözedebilmenin ön şartlarından eser kavramı da özellikle multimedya eser kavramı ön planda tutularak değerlendirilecektir.